Hoca İsmail oğlu Karacabeyli Halil, babasının
ölümünden sonra annesiyle birlikte askerliğini
yapmış olduğu Bandırma’ya yerleşti. 1917
yılında bir borç karşılığında aldığı çorap
makinesiyle de Türk örme sektörünün
lokomotifi ve duayeni bir markanın
temellerini atmış oldu. Çift Geyik Karaca
Giyim ve Sanayi Ticaret Ltd. Şti. tarafından
özenle biriktirilen ve saklanan 1920’li yıllara
ait faturalar, senetler, sigorta evrakı gibi
arşiv belgelerine göre, müessesenin ilk “tesis
tarihi 1918”di. Bu mütevazı atölyenin sahibi
bu tarihten itibaren çevresinde ve resmi
kayıtlarda Karacabeyli Hocazade Çorapçı
Halil olarak tanındı. Çorapçı Halil’den çevre
duyarlılığı nedeniyle “Erozyon Dede” olarak
bilinen Hayrettin Karaca’ya ve bugünlere
uzanan tarih zinciri önemli bir ticaret
geleneğini içermektedir.
İşgal öncesi nüfusu henüz 60 bin civarı olan
Bandırma’da bir çorap atölyesiyle işe başlayan
Halil Bey esir olmuş bir şehirde ayakta
durmaya ve işlerini büyütmeye çalışıyordu.
Oğlu Hayretin Karaca’nın “Cumhuriyet yeni
kurulmuş daha; Bandırma’yı Yunan yakmış,
yıkmış gitmiş… Ülke yoksul” olarak tarif
ettiği bu günlerde önce çorap makinelerinin
sayısı artırıldı. Makine bulmanın zorlukları
ortadayken, 1924’te mevcutlara fanila ve örgü
makineleri de eklendi. 1922 yılında doğan
Hayrettin Karaca’nın ilk çocukluk günlerinde
üretime katkı sağlayanların sayısı, çoğu
aile efradından oluşan on beş kişiydi. Halil
Bey ilerleyen zaman içinde mahallesindeki
hanımların evlerine birer makine vererek,
imalatını Bandırma halkıyla birlikte geliştirdi. İmalathanenin en genç işçisi de 6,5 yaşından
itibaren atölyede bilfiil çalışan ve işçilerle
birlikte haftalık kuyruğuna giren Hayrettin
Karaca’ydı.
1929 yılına gelindiğinde bu gelişimin bir
sonucu olarak “Hocazade Halil” o yıla
ait Türkiye Salnamesi’ndeki Bandırma
bölümünde dört tiftik fabrikasından biri olarak
kayıtlara geçti. 1930’da sayıları yüze ulaşan
çalışanlarıyla adı bu kez trikotaj işi yapan bir
firma olarak Milli Sanayi Kataloğu’nda yer
aldı. 1932 ise Hocazade Halil, Bandırma’da
keten (lin) ihracatı yapan tek firma
konumundaydı.
1930’lardan itibaren hem ailenin hem de
işletmenin bir ayağı İstanbul’da oldu. Oğulları
Hayrettin ilköğretime İstanbul’da başladı,
daha sonra da Feyz-i Ati (Boğaziçi) Lisesi’nden
mezun oldu. Babasının, Edebiyat Fakültesi’nde
tarih okumak isteyen genç Hayrettin’le ilgili
beklentileri ve planları farklıydı. Hayrettin
Bey 1940 sonrasında önceleri yazları gittiği
Bandırma’daki işlerin başına geçmişti, zira
artık Halil Bey’in İstanbul’daki işlerinin
hacmi Bandırma’yı aşmıştı. 1935’te, daha önce
'Alamet-i Farika' kanununa göre tescil edilen
ismin ardından “Çift Geyik” logosunu da
tescil ettirdi. 1934’te de Halil Bey, memleketi
Karacabey’e izafeten Karaca soy ismini
kabul etti. 1938 senesi ticaret yıllığında adı
artık “Halil Karaca” olarak görülüyordu.
Yıllıktaki bilgilere göre Karaca, Bandırma’da
trikotaj işi yapan tek firmaydı ve Süleyman
Bey Caddesi’nde faaliyet göstermekteydi.
Üretimin ve prestijin artması şüphesiz çok
anlamlıydı, ancak Karaca’nın yükselişini daha
değerli kılan, toplumun tüm katmanlarının
sevgi ve güvenini kazanmasıydı. Halil
Karaca için en büyük mutluluklardan biri,
şüphesiz halkın mamullerine ilgisi ve Gazi
Mustafa Kemal gibi bir ismin sırtında ürettiği
kazaklarından birini görmek olmalıydı.
II. Dünya Savaşı’ndan pek çok sektör gibi triko
da etkilenmişti. En zoru ise iplik bulmaktı.
Firmanın iplik olmadığında ortalama bir
müşterinin talebini geri çevirmek zor değildi,
ancak talep ordudan geldiğinde çaresiz
Hayrettin Bey önce şehir şehir Anadolu’da
iplik aradı, sonra da alınan siparişleri
yaptıracak işçiler… Karaca ailesinin bu
gayretleri Bandırma’ya katma değer de
kazandırmıştı. 1944-1945 yıllarına ait kayıtlara
göre, Karaca dışında Bandırma’da yedi
çorapçı daha ortaya çıkmıştı. Ancak elbette
bunlar içinde Halil Karaca’nın yeri ayrıydı. Bu
devirde Bandırma’da –firma arşivinde resmi
de görülen– Çorapçılar Caddesi’nde çorap,
manifatura ve yün imalatı yapan “birinci
derece tüccar” olarak sınıflandırılmıştı.
1948’de Halil Bey ve oğulları, Bandırma’dan
tüm Türkiye’ye iş yapmanın zorluğunu göz
önüne alarak şirketin İstanbul’a taşınmasına
karar verdi. Bu yıl içinde bir ticaret yıllığında
Halil Karaca ismi, İstanbul Marpuççular’da,
Emiroğlu Han numara 22-36’da trikotaj
fabrikası ve yine Marpuççular’da Emniyet
Han’da tuhafiye ürünleri ithalatçısı olarak
görülmektedir.
1950 yılında 19633 sicil numaralı Halil
Karaca bir sınıf daha atlayarak artık “birinci
sınıf” değil, “fevkalade derece”li bir tüccar
olmuştu. Bundan iki yıl sonra, farklı
alanlarda da yatırımlar yaptı. Meyve ağacı
olmayan Samanlı’da aldığı tarlayı meyve
ağaçlarıyla donattı. Çok sonradan doğa
dostu kişiliğini daha fazla ön plana çıkartıp,
burayı Karaca Arboretumu’na dönüştürdü.
Bilimsel faaliyetler yürüten bu tesis sayesinde
20’den fazla uluslararası kuruluşa üye oldu ve
Uluslararası Dendroloji Cemiyeti’nin ikinci
başkanlığını üstlendi. Bu yıllarda yaşlanan
Halil Karaca işleri büyük ölçüde oğullarına
devretmişti.
Yalova ve Bandırma’da camiler ve hastaneler
yaptıran Halil Bey hem iş hem de cemiyet
hayatının saygın bir ismi olarak 1956’da
yaşamını kaybetti. Bunun üzerine hisseleri
ve firmanın tüm hakları da %40 Hayrettin,
%30 Fahrettin, %30 Nurettin olmak üzere
Karaca kardeşlere devrolmuş oluyordu. Bu
yıllar Karaca’nın uluslararası marka olma
yolunda mücadelesinin başladığı yıllar oldu.
Hayrettin Karaca 1956’da “H.K.K.” Hayrettin
Karaca Kazakları markasını tescil ettirdi.
Uzun uğraşlar neticesinde tüm ekibin hırsı
ve çalışkanlığıyla 1961’de ilk kazaklar ve
hırkalar Danimarka başta olmak üzere birçok
Avrupa ülkesinde satılmaya başladı. Karaca
1961’de kendi markasıyla ihraç edilen ilk
Türk tekstil ürünü olarak Türk ticaret tarihine
adını yazdırıyordu. Bu sayede markalaşmanın
henüz gündemde olmadığı yıllarda Çift
Geyik Karaca, Türkiye’de marka bilinirliliği
en yüksek markalardan biri oldu. 1962’de
Fahrettin Karaca’nın hisselerini ağabeyine
devretmesiyle Hayrettin Bey’in yönetimdeki
mülki ağırlığı da iyice arttı.
Milliyet gazetesinin yapmış olduğu Atatürk
Heykeli Kampanyası’na katkı sağlayanlar
arasında “Hayrettin Karaca ve Kardeşleri
Kollektif Şirketi Trikotaj Fabrikası Personel ve
İşçileri” de bulunuyordu.
HHayrettin Karaca’nın en büyük arzularından
biri de firmayı bir dünya markası haline
getirmekti. 1960’ların sonu itibariyle bu
hayalinde epeyce yol kat etmişti. Gazete
ilanlarındaki, “5 Kıtada Satılan İlk Türk Sanayi Mamulü”
ibaresi de bunun en açık
ifadesiydi. 1967’de dönemin dev satış
mağaza zinciri Macy’s beş yıldır ürünlerini
satmakta olduğu Karaca’ya bir takdirname
gönderdi. Aynı yıl firma, 60’lardan 90’lara
kuşaklar boyu giyilen lambswool, angolaine,
cashmerete türlerini tanıttı. Karaca artık
Amerika’daki Icelanding Imports gibi satış
ağlarına mümessillik veren bir marka ya
da müessesenin tarihinin anlatıldığı bir yazı
dizisinin başlığında dendiği gibi “Dünyaca
Taklit Edilen Çift Geyik Karaca Triko”
haline gelmişti. Elbette bu köklü firmanın
kazancına ve devlete ödediği vergilere yansıdı.
1969 yılının vergi şampiyonları arasında
Hayrettin Karaca üst sıralardaydı.
70’li yıllarda Karaca markası işletme
organizasyonu açısından bir dizi değişim
geçirdi. 1972’de Nurettin Karaca hisselerini
Hayrettin Karaca’ya devretti. 1973’te de “Çift
Geyik Karaca” logo ve markası yeniden
tescil edildi. 1974’te Karaca Holding kuruldu
ve yönetimde profesyonel idarecilerin
alanı genişletilerek firma daha kurumsal
bir yapıya büründü. Hayrettin Karaca’nın
oğlu Atay Karaca 1975’te babasıyla birlikte
şirketi yönetmeye başladı ve genel müdür
oldu. 1978’de ise perakende alanında
mağazalaşmak için “Pertaş Şirketi” kuruldu. Bağdat Caddesi’deki mağaza gibi Anadolu
yakasındaki başarılı mağazacılık örneklerinin
sayısı da böylelikle arttırılacaktı.
1982’de Karaca Holding bünyesinde Karaca
Örme Sanayii ve Pertaş gibi şirketlerle
faaliyetteydi. 1998 yılında Tekfen Holding
bünyesine katılan Karaca, 2005 yılında Narin
Group ailesine katılarak marka değerini
artırmak üzere atılımlara girişti. Versace
gibi dünya devlerinden tasarımcılar ve
profesyoneller transfer edildi. Çift Geyik
Karaca, 1993 yılından bugüne %100 Türk
sermayesiyle triko üreten ve 1998’den beri
Avrupa ve Ortadoğu’da birçok ülkeye ihracat
yapan Narin Group bünyesinde çok kısa
zamanda tekrar büyümeye başladı. 2000’li
yıllarda yine çift geyikli logosuyla TOSS adlı
yüksek kalitede daha spor çizgiler taşıyan yeni
bir marka daha yaratıldı. 2015 yılı itibariyle
tamamı seçkin alışveriş alanlarında olmak
üzere mağaza sayısı yurtiçi yurtdışı toplam
120 mağazaya ulaştı.
Soğuk kış günlerinde Türk halkının dostu
olan Karaca toplumla her dönemde sıkı bir
ilişki içerisinde oldu. 1992 yılında başlatılan
kampanyayla 1965 öncesi Karaca ürünü
olup da yapılacak defilede kullanılmak
üzere firmaya gönderen yüz kişiye 500 bin
TL’lik çek ve cumhuriyet altını verileceği
duyuruldu. 1993 yılında ise firma, 2000 yılı
Olimpiyat Oyunları’nın İstanbul’da yapılması
için oluşturulan 2000 Olimpiyat Destek
Programı’na üye oldu. Karaca’nın toplumsal
duyarlılığı şüphesiz, 1995 yılı sonrası hayatını
vakfettiği erozyonla mücadelesinden dolayı
Hayrettin Karaca’dan mirastı. Ak saçlarıyla
doğa duyarlılığı konusunda Türkiye’de
büyük bir farkındalık yaratmayı başaran
Hayrettin Bey, “Erozyon Dede” olarak
tanınıyor. Babasından yadigâr Çift Geyik
Karaca markası da kalitesiyle yarattığı güven
sayesinde Türkiye’nin içini ısıtmaya devam
ediyor.