Asırlar boyunca Osmanlı’nın üzerinde
uzandığı coğrafyaya yayılan Müslümanlar
imparatorluğun son yüzyılı içinde birçok
göç dalgasıyla anavatana döndü. Kimileri
için Anadolu, kimileri için İstanbul yeni
vatan oldu. Kırım’ın Bahçesaray şehrinden
İstanbul’a gelen Hacı Tahir Bey ve ailesi de
bu milyonlarca muhacir arasındaydı. Tahir
Bey, göçün de yeniden bir hayat sahası
bulmanın da tüm güçlüklerini yaşadı. Geldiği
ilk günlerden itibaren kendini İstanbul’un
canlı ticaret hayatı içinde buldu, ancak bu
sofrada bir yer açmak hiç kolay değildi. İlk
geldiği günlerde zahire ticareti yaptıktan
sonra 1859’da Langa Kapısı ya da diğer
adıyla Yeni Kapı’da tütün ticaretine başladı.
Ailesinin nafakasını çıkarmak için giriştiği
bu iş çevrede büyük olasılıkla benzer işler
yapan bazı tüccarları rahatsız etmişti. Yaptığı
şikâyetler üzerine Şehremaneti –günümüzün
belediyesi– durumlarında gayri hukuki bir
şey yok ise Tahir Bey ve muhacirlerin mağdur
olmamaları için işlerine mani olunmamasını,
onlara yardımcı olunmasını emretti.
İş hayatında huzur bulamadığı gibi, ikamet
ettiği Zekeriyaköy’de de tatsızlıklar Tahir
Bey’in peşini bırakmadı. Ailesinin sonraki
kuşaklarındaki temsilcilerinin anlatılarına
göre bölgedeki bazı çeteler evlerine saldırınca
çareyi Sarıyer’e yerleşmekte buldular. Yeni
ikametgâhlarına yerleşirken zahire ticareti
yaptıkları işyerlerini de Unkapanı’na taşıdılar.
Hayatlarındaki bu yeniliklere bir de Tahir
Bey’in oğlu Ali Nuri’nin tarihi Sarıyer
Hamamı’nın sahibinin kızıyla yaptığı evlilik
eklendi. Ali Nuri Bey’in kayınpederinin
mesleği, aileye gelecekte kullanacakları
soyadını ve bir asır boyunca saygı uyandıran
bir ticari unvanı miras bıraktı.
1880’ler Hacı Tahir Bey’in yolundan giden ve
her geçen yıl Osmanlı’nın ihtiyaç duyduğu
bir girişimciye dönüşen Ali Nuri Bey’in ilk
atılımlarına sahne oldu. Unkapanı civarında
zahire ticareti yapmaya başlayan Ali Nuri
Bey, Hamamcıoğlu Müesseseleri Ticaret
Türk A.Ş.’nin ilk merkezini İstanbul Eminönü
Tütüngümrük Limon Han’da şahıs firması
olarak kurdu. 1885’te Ali Nuri Bey’in oğlu Nuri
Ali Bey de müesseseye katıldı. Bu tarihte,
ticaret kayıtları, Cambazhane Caddesi’nde
No. 36’da yağ ve pirinç işi yapan “Ali (H.)”
adlı birine işaret etmektedir. Bu kuruluşun
Hamamcıoğlu ailesinin bir parçası olup
olmadığı yeterince açık değilse de, aynı
ticaret rehberinin 1896-1897 kayıtlarında
“Hamamcızade Ali”nin Osman Efendi Han
No. 85’te tüccar olarak faaliyet gösterdiği
açıktır. Bu yıldan itibaren firma aynı han
içerisinde birkaç kez yer değiştirdi ve 1898’de
No. 75, 1901’de No. 3, 1909’da No. 9’da
faaliyetlerini sürdürdü.
1910’lardan itibaren Hamamcızadeler ya
da bugün bilinen adıyla Hamamcıoğlu
Müesseseleri takip edilmesi güç bir hızla farklı
işkolları ve merkezlerde faaliyet göstermeye
başladı. 1911 yılına ait bir balıkhane makbuzu
ailenin deniz mahsullerine ilgisini ortaya
koyar. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki
bir belgede 1914 Ağustos’unda Gemlik ve
Kurşunlu’daki Hamamcızade Ali Bey’e ait
depodaki zeytinlerin muhafaza edilmesinin
emredilmesine bakılırsa gıda sektöründe
şirketin ilgilendiği ürün yelpazesi daha bu
yıllarda hayli geniştir. 1923’te ise “Hamamcı
Zade Nuri Ali”nin işkolu, yine Osman Efendi
Han’da olmak üzere “balık vesaire” şeklinde
tarif edilmiştir.
1920’lerde Ali Nuri Beyin torunu Mehmet Zeki
Bey firmada gıdayla ilgili işleri üstlenirken,
kendisi de 1927’de “Ali Nuri ve Şeriki” adıyla
Galata’da Voyvoda Caddesi Agopyan Han’da
yazı makineleri ve benzeri ürünler satmaya
başlamıştı. Ancak özellikle deniz mahsulleri
satışı bu yıllarda başta Romanya olmak üzere
neredeyse tüm Avrupa’yı sardı. Macaristan,
Yunanistan, Bulgaristan, İtalya, Fransa,
İsviçre, hatta Japonya gibi pek çok ülkeyle
Hamamcızade adı altında farklı ortaklıklarla
işler yürütülüyordu. Bunlardan biri de
Romanya’nın Köstence şehrinde 1926’da faal
durumda olan “Hamamdji Zade M. Zeky
ile 1942 arasında Kızıl ordu birliklerinin
Romanya'ya işgaline kadar D. Psaltidi”
şirketiydi.
1929’da yabancı kayıtlarda “Ali Nuri & Co.” gibi adlarla karşılaşılan şirket aynı yıl içinde
Osman Efendi Han’da balık tuzlayıcısı olarak
not edilmişti. Şirketin faaliyet alanıyla ilgili
tarifler muhtelifti: Ali Nuri ve Şeriki, makine
taciri, 1930’da Galata’da Agopyan Han’da
“komisyoncu” (commissionnaire)… Aynı
tarihte aynı işi yapan “Nuri ve Şürekası”
isimli bir firma da Balıkpazarı Helvacı
Sokak No. 18’de faaliyet gösteriyordu. Bu
tarihte Hamamcızade Nuri Ali Bey’in ayrıca
Unkapanı Caddesi No. 62’de değirmencilik
(minoterie) yaptığı da bilinmektedir. Değirmen 1928’de de faaliyetteydi ve adı
“Cibali Halk Değirmeni”ydi.
Şirket yıllarca İstanbul Boğazı’nın Avrupa
kıyısında Garipçe'den Sarıyer İskelesine kadar
dalyanların sahibi ve Karadeniz ucundan
yaklaşık Ortaköy’e kadar çekilen dalyanların
en büyük müşterisi, Marmaracık, Akhisar
Gölü, Manyas Gölü gibi pek çok sahanın da
başlıca su ürünleri üreticisi konumundaydı.
1933-1934’te zeytin, zeytinyağı, susam, tuzlu ve
taze balık, balık yumurtası, sabunve hardal
tohumu ihracatı uzmanlık alanları haline
gelmişti. Gıda alanında birçok sektöre hayat
veren müessese Balıkçılar Cemiyeti’ne düzenli
olarak katkılar yapmayı sürdürmenin yanında,
genç Cumhuriyet’in yeni kuruluşlarından
İş Bankası’na da mevduatlarının bir kısmını
burada değerlendirerek destek oldu. 1940
yılında askerler yararına yapılan bir yardım
kampanyasında da, 1941 yılında Hava
Kurumu yararına toplanan bağışlarda da Nuri
Hamamcıoğlu yardımseverler listesindeydi; ancak ne yaptığı yardımlar ne de ödediği
vergiler savaş yıllarının ağır iktisadi
uygulamalarından muaf olmasını sağlayabildi.
1943 yılında Hamamcıoğlu Şirketleri hatırı
sayılır miktarda Varlık Vergisi ödeyen
kuruluşlar arasında yer aldı.
1942 yılında Nuri Ali Hamamcıoğlu,
vefatından az evvel ticaret siciline 333
numarayla kayıtlı bulunan müesseseyi
anonim şirkete dönüştürdü ve işleri oğlu
Zeki Hamamcıoğlu’na devretti. II. Dünya
Savaşı, Hamamcıoğlu’nun aktif ticaret yaptığı
özellikle Doğu Avrupa ülkelerini kökten
sarsınca buralardaki şube ve şirketler bir
bir kapanmaya başladı. Bu dönem şirketin
de kabuk değiştirmesine yol açtı. Önce
Bakanlar Kurulu kararıyla firma ismine “Türk”
ibaresi eklendi ve yeni unvan Hamamcıoğlu
Müesseseleri Türk A.Ş. oldu. 1942’de ise
bu şirketler ailesine “Deniz Toprak Ürünleri
T.A.Ş.” eklendi. Eski dostlar yabancılık
çekmesin diye tanıtımda unvanın altına “Eski
Nuri Ali Hamamcıoğlu Müessesesi” ibaresi de
ilave edilmişti. Ülkedeki az sayıda anonim
şirketten biri olarak 500.000 TL sermayeyle
kurulan şirketin bu sermayesi hatırı sayılır bir
miktara karşılık geliyordu ve dönemin diğer
anonim şirketlerininkiyle kıyaslandığında
pek çoğundan yüksekti. Firmanın ithalat,
ihracat ve dâhili ticaret yapmakta, 20649
numaralı telefonu kullanmakta olduğu ticaret
rehberine verdiği yarım sayfalık ilandan
anlaşılmaktadır. Aynı kaynağa göre Ali Nuri
ve Şeriki adlı firma Galata Çınar Han Kat
3’te komisyoncu ve ticari mümessil olarak iş
yapıyordu.
1945’te Deniz Toprak Ürünleri Türkiye’nin en
büyük tahıl ihracatını gerçekleştiren firma
olmuştu; ancak savaş sonrası yıllar Zeki Bey’i
daha teknik bir sahaya yönlendirdi. 1946’da
şirket, Taksim Meydanı’nda Kristal Gazinosu
altında Konti-Oto Ltd. Şirketi adı altında
Chrysler ve Plymouth otomobilleri, Beech
Aircraft Fotogrametri ve Eğitim uçakları ,
Federal kamyonları, Mopar, Cummins Diesel
motorları, Brunswick Lastikleri Türkiye
distribütörü olarak faaliyet göstermeye
başladı. Aynı yıllarda Limon Han’da bulunan
yazıhane kapandıysa da ilerleyen dönemde
Ankara, İzmir, Adana gibi büyük şehirlerde
açtığı şubelerle iç piyasaya hâkim olmaya
çalışan şirketin sattığı teknik ürünler
arasında basınçlı hava ekipmanları, inşaat
ve maden makineleri, jeneratörler, hafriyat
makineleri, yol inşaatı makineleri, kamyonlar,
çekiciler sayılabilir. İthal edilen tüm araç ve
ekipmanlarla ilgili olarak, müşterilere yurt
çapında “Motör Bakım Türk Limited Şirketi”
vasıtasıyla teknik bakım/onarım servisi ve
yedek parça desteği sağlanmaktaydı.
Firmanın reklamları da çok geçmeden
gazete sayfalarını kaplamaya başladı. “Beş
kilo çamaşırı on dakikada kar beyaz yapan”
Viktoria marka çamaşır makinelerinden “son derece dayanıklı ve iktisadi” Federal
kamyonlarına, Brunswick lastiklerinden Cummins dizel motorlarına kadar bu
yıllarda bulunması en güç ticari ürünler satış
listesinde yer aldı. İstanbul Ticaret ve Sanayi
Odası tarafından şirketlerin sermayelerine
göre yapılan beş kategorilik sınıflandırmada
200.000 TL üzerindeki firmalarla birlikte
Hamamcıoğlu “fevkalade” grubundaydı.
Zeki Hamamcıoğlu şirketi yeğeni Nihat
Hamamcıoğlu’na devrettiğinde yıl
1953’tü. Taksim’deki mağazanın Menderes
istimlakleriyle yıkılması üzerine firma
Şişli Büyükdere Caddesi’ne taşındı ve
aynı yıl Türkiye 1. Otomobil Mukavemet
Yarışları’nın sponsorlarından biri oldu. Simca kamyonetleri gibi yeni markaların
kataloğa eklenmesinin yanı sıra Hamamcıoğlu
açısından en heyecan verici gelişmelerden
biri 1959 yılında yaşandı. Tuzla’da 200.000
metrekare kapalı alanda birçok yerli
kuruluş ortaklığında kurulan Federal
Türk Kamyon Fabrikası’nda yerli üretime
geçilecekti. Cummins ve Continental motorlu
kamyonlardan bu yıl içerisinde bin adet
üretilmesi planlandı.
1961 yılında Türkiye için çok yeni bir hamle
daha başlatılarak Klippan emniyet kemerleri
müşterilere sunuldu. Hamamcıoğlu bu
yıllarda iş makinelerinden kara taşıtlarına,
deniz taşıtlarından uçağa varıncaya kadar
neredeyse motorla çalışan her türlü araç
için başvurulacak adreslerden biriydi. 1970’te Münir Hamamcıoğlu babaları
Nihat Hamamcıoğlu’nun yanında ailenin
bayrak yarışına katıldılar. 1973’te Zeki
Hamamcıoğlu’nun vefatıyla sarsılan aile,
1981 yılında HAMAK (Hamamcıoğlu
Makine Sanayi ve Ticaret AŞ) adıyla kurulan
şirketle jeneratör üretimine geçti. Şişli’de
çalışma, servis ve imalat imkânlarının
zorluğu neticesinde 1991’de temeli atılan
Orhanlı tesislerinin inşaatı başladı. 1994’te
şirket bugünkü Orhanlı-Tuzla TEM otoyolu
üstündeki modern tesislerine taşındı.
Hamamcıoğlu, kuşaklar boyunca aktarılan
ticaret geleneğini 150 yıla vardırmanın
ötesinde yetiştirdiği teknik eleman, ortaya
çıkardığı bilgi birikimi ve birçok sektöre
verdiği enerjiyle geçmişten günümüze
Türkiye’nin önemli kuruluşları arasındadır.
Aile ayrıca Splendid Otel ve Sarıyer'de Sarıyer
Hamamı Hünkâr Suyu ve Mesire Yeri’ne ata
yadigârı olarak sahiptir.