İkinci Meşrutiyet’in ardından 1909 yılında
kurulan İlancılık Reklam Ajansı, Türkiye’nin
o tarihten bugüne kadar ulaşabilmiş ilk ve tek
reklam ajansı unvanını taşıyor. İstanbul’da
David Samanon tarafından kurulan İlancılık,
firmaların anlatmak istediklerini doğru bir
yazım dili ile gazetelere aktarmayı ve onları en
iyi şekilde anlatmayı amaç edindi
David Samanon, ilk müşterisi olarak seçtiği
çok az tanınan bir firmayı gazetelere verdiği
ilanlar aracılığı ile kısa sürede tanıtınca
firma iyi bir satış grafiğine ulaştı. Reklamın
başarısını gören diğer firmalar David
Samanon’a başvurup ilanlarını yayınlatınca
rakiplerinden daha öne çıkmaya başladılar.
Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı
sırasında ekonomi durgunlaşınca ajans da
duraklamaya geçti. 1914 yılında Kahire’nin
ünlü reklam ajanslarından Ajans Havas’ın
yöneticiliğini yapan Ernest Hoffer, henüz
ilk adımlarını atan İlancılık’a ortak oldu ve
deneyimlerini aktardı.
1919 yılında savaşın bitmesi ile Jak Hulli de
ortaklığa katıldı. O dönemde İlancılık’ın
tam ismi, tüm ortakların isimlerinden oluşan
“HOSAH İlancılık Acentesi” idi. Telefon
daha yaygın değilken ülkenin ilk telefon
numaralarından 94-95 numaraları İlancılık
tarafından satın alındı.
Tarihi boyunca birçok kreatif işe imza
atan ajans, ilk olmanın avantajı ile sektörü
zenginleştirebilmek için çalıştı. Sadece
gazetenin yeterli bir mecra olmadığını
düşünen ajans, yeni fikirler bulmak için
çalışırken Türkiye’nin ilk yürüyen reklam
mecrası “Sandviç Adamlar” doğdu. Sandviç
adamlar genellikle uzun boylu erkeklerden
seçilir, 150x70 uzunluğunda iki suntadan
oluşan reklam panosu, sandviç adamın
üzerine asılırdı. Bu şekilde gün boyunca
Beyoğlu’nda gezen sandviç adamlar, firmanın
tanıtımını yapmış olurdu.
İlancılık’ın gerçekleştirdiği bir diğer önemli
ilk ise gazetelerde reklam fiyatlandırmasıydı.
O dönemde toplu ve keyfi ödemeler yapılırken
İlancılık, adil bir şekilde ilan verebilmesi
için günümüzde de halen geçerli olan sütunsantim
fiyatlandırmasını uyguladı. Gazeteler
ile ortak görüşmeler sonunda bir
sütun-santim fiyatının 30-50 kuruş arasında
olmasına karar verildi. Birinci ve ikinci
sayfalar da ise bugünkü gibi daha yüksek
değerlere (400 veya 250 kuruş gibi rakamlara)
reklam yayınlandı. Tabii bu fiyat, gazetenin
okunurluğuna göre de değişiyordu.
İlancılık’ın reklama uygun yeni mecralar
keşfetmesi ve yayılması uzun sürmedi.
Sinemanın pek rağbet görmediği 1930’lu
yıllarda birkaç Fransız girişimci İstanbul’da
sinema salonu açtı. Tiyatro önünde uzun
kuyruklar olsa da İlancılık, sinemanın da
ileride gelişecek önemli bir mecra olduğuna
inanarak sinemada oynayan filmlerin basında
reklamlarını hazırlayıp yayınladı. Ayrıca, slayt
gösterisi gibi projektörle yazı yansıtmaktan
ibaret olan sinema içi reklamlarını
hazırlayarak, yeni bir mecranın doğuşuna
katkı sağladı.
İlancılık Reklam Ajansı’nın daha sonraları
hissedarı haline gelecek olan N. İzidor
Barouh, 1932 yılında ajansın müşteri ilişkileri
bölümünde işe başladı. Çalışkanlığıyla kısa
sürede yükselen İzidor Barouh, üç ay içinde
maaşını ikiye katlayarak muhasebe müdürlüğü
görevine de getirildi.
1933 yılında gazeteler, ajansa komisyon
ödememek için reklam organizasyon işini
kendileri yapmak istediler ve İş Bankası’ndan
alınan krediyle bir ajans kurdular. Ancak,
reklam konusundaki bilgi birikimi ve nitelikli
kadro İlancılık’ta olduğu için ortaklık teklif
edildi. İlancılık Reklam Ajansı, komisyonsuz
çalışmaktansa işin devam edebilmesi için
bu teklifi kabul etti. Diğer yandan, sermayeyi
veren İş Bankası da işin başında bulunmak
istedi ve bankanın reklam müdürü ve
Cumhuriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü
Kemal Salih Sel’i temsilcileri olarak ajansta
görevlendirdi. Kurulan ajansın ömrü,
gazetelerin kendi arasında çıkan kâr dağıtımı
anlaşmazlıkları nedeni ile ancak bir sene
sürdü.
Ardından, Kemal Salih Sel’e ortaklık teklif
eden İlancılık’ın üç ortağı, kolektif şirket
kurarak hepsinin isminin baş harflerinden
oluşan “İlancılık Kehosah”ı yaratırlar.
O dönemlerin reklam çalışanları ilan ya da
afiş hazırlayabilmek için bugüne göre çok
daha büyük uğraş verirlerdi. Önce reklamın
fotoğrafı çekilir, sonra ışıklı masada kurşun
kalemle kopyası çıkarılır, ardından çini
mürekkebi ile üstünden geçilirdi. Üstü
tarandıktan sonra fotoğrafçılar tarafından
küçültülerek istenen boyuta getirilirdi. Bütün
bu işlemler sadece reklamda kullanılacak bir
grafik içindi. İlancılık o dönemde Türkiye’nin
ajans içinde ilk grafik atölyesini kuran firma
oldu. Sanat yönetmeni, grafiker, fotoğrafçı,
dizgici ve yazarların tek bir yerde grup olarak
çalışmasını sağladı. Ayrıca yine bu dönemde
ilk inhouse fotoğraf stüdyosu da İlancılık’ta
kuruldu.
İkinci Dünya Savaşı’na doğru ilerlerken dünya
büyük bir ekonomik krize girdi. Kriz, reklam
sektörüne de yansıdı. Amerika’nın atom
bombası kullanarak savaşı sonlandırmasıyla
piyasalar yavaş yavaş yeniden hareket
kazanmaya başladı. Bu dönemden sonra
İlancılık, gücü ve tecrübesi ile yoluna
kararlılıkla devam etti.
İthalatın patlaması ile şirketin müşteri
portföyü de genişledi. Amerika’dan gelen
Philco, General Electric, Hoover gibi
markaların piyasaya girmesiyle yeni reklam
ajansları da yavaş yavaş ortaya çıkmaya
başladı. Bu dönemlerde kurulan bazı yeni
reklam ajanslarının finansal güçlerinin zayıf
olması nedeniyle hazırladıkları reklamları da
İlancılık’tan geçerek yayınlanırdı. Bir nevi
Türkiye’nin ilk medya dağıtım şirketi de yine
İlancılık’tır. Sektörün gelişmesi için yeni
ajansların kurulması taraftarı olan İlancılık,
diğer ajanslara her açıdan destek olmuştur.
İlancılık’ı bugünlere getiren belki de en
önemli unsur ise şirketin ortaklık mantığıydı.
Tüm ortaklar, bir sanat eserinin sahipleri gibi
bu dünyada kalıcı olanın şirket olduğuna
kanaat getirdiler. Bu yüzden sistem olarak;
vefat eden veya ayrılan ortağın elinde
bulunan yüzde 25 hissesinin, yüzde 15’i şirket
ortaklarına ve/veya performansından memnun
olunan çalışanlara, geriye kalan yüzde 10’u da
on yıl boyunca ailesine verilecekti. Böylece
şirket de, aile de haksızlığa uğramadan
payına düşeni alacaktı. Bu anlayışla hiçbir
çıkar çatışmasına girilmeden, İlancılık yoluna
devam etti. Bugün ajansın genel müdürü
olan Atılay Bingöl, bu sistemin uygulanması
neticesinde aynı zamanda ajansın ortağı
konumundadır.
İlancılık, bazı zor zamanlardan da yok edici
yaralar almadan sıyrılmayı başardı. Demokrat
Parti hükümeti ve Başbakan Menderes, iktidar
oldukları dönem boyunca ilk defa muhalif
seslere tanık olunca, muhalefetin verdiği
ilanları ve muhalif gazeteleri denetleme kararı
aldı. Hemen hemen bütün ilanlar İlancılık’tan
geçtiği için başta İlancılık olmak üzere o
dönemin önde gelen ajansları üzerinde de
ciddi bir denetleme başladı.
1960 ihtilalinden sonra İlancılık, çalışmalarına
devam etse de tüm piyasada büyük bir
şaşkınlık ve bilinmezlik vardı. Başbakan
Menderes’in muhalif gazeteler olarak
belirlediği gazeteler, en çok ilanı alan
gazetelerdi.
Yeni askeri hükümet de sıkıyönetim içinde
denetlemelere devam etti ve ortakların
evlerine varıncaya kadar detaylı araştırmalar
uzun bir zaman sürdü. Birçok reklam ajansı o
dönemde ciddi zararlara uğradı.
Askeri yönetim, denetlemeler sonucunda
reklam konusunu öğrendiğini düşünerek Basın İlan Kurumu’nun kurulmasına ön ayak
oldu. İşe hızlı başlayan Basın İlan Kurumu,
resmi ilanların yanı sıra yurt dışından gelen
ilanların da gazetelere dağıtımını yapan tek
ajans özelliğine kavuştu. O dönemde İlancılık,
arsa satış ilanları ile içinde bulunduğu krizi
atlatmaya çalışmıştır.
Tarih 1964 yılını gösterirken, TRT’nin
temelleri atıldı. Gazete, sinema, radyo, açık
havanın yanında yepyeni bir mecra ile
tanışıldı. İlancılık’ın sektöre kazandırdığı
mecralardan bir diğeri de radyodur. Radyo
programları ve müziklerin arasına kaydedilen
reklamlar, firmaların tüketicileri ile sıcak bir
iletişim kurmasını sağladı.
Televizyonların 1972 yılında iyice
yaygınlaşması ve evlere girmesi ile reklamcılar
bu mecrayı kullanmak için hemen harekete
geçtiler.
Bu dönemlerde İzidor Barouh’un oğlu Yakup
Barouh, Robert Kolej’den arkadaşı Pınar
Kılıç ve Ahmet Durul ile PARS (Pazarlama,
Araştırma, Reklam Servisleri) adı altında bir
reklam araştırma şirketi kurdu. İlancılık’ın
desteğiyle de şirket hızlıca büyüdü. Ancak bir
süre sonra diğer ortakların yaratıcı reklamcılık
alanına da girmek istemesinden dolayı Yakup
Barouh ortaklığı bırakıp İlancılık bünyesine
katıldı.
Stajını Amerika’da yapan, reklam alanında
Türkiye’deki ilk tezi yazan ve basın alanında
ilk demografik araştırmayı gerçekleştiren
Yakup Barouh’un katılımıyla ajans yepyeni
bir çizgiye kavuştu. Yakup Barouh; IBM ve
Remington Univac gibi teknoloji şirketleriyle
ile işbirliği yapıp yeni araştırma teknikleri
uygulayarak tüketici alışkanlıklarını inceledi
ve reklamın daha bilimsel yapılmasına
öncülük etti. Mezun olduğu Robert Kolej’in
yeni mezunlarını ajansına kazandırdı. Reklam
konusunda düzenlediği üç seminerde;
akademisyenler, basın reklam yöneticileri
ve yabancı ajans CEO’ları ile yakın ilişkiler
kurdu. İngilizce ve Fransızca’ya hakimiyeti
sayesinde yurt dışında yapılan reklamları takip
ederek modern reklam anlayışının Türkiye’de
de uygulanmasına çalıştı. Yakup Barouh
aynı zamanda 1978’de kurulan Reklamcılığı
Geliştirme Derneği’nin kurucusu ve 1984’te
kurulan Reklamcılar Derneği’nin ilk üyeleri
arasındadır.
1980’lerden sonra reklam sektörü diğer
sektörlere göre en hızlı gelişen sektörlerden
biri oldu. Bu gelişim; fotoğraf, prodüksiyon,
televizyon, gazete gibi pek çok sektör ve
mecranın da gelişimini destekledi.
1990'lı yıllardan günümüze gittikçe hızlanarak
büyüyen internet mecrasının reklam
sektörüne de büyük etkisi oldu. Dönem içinde
sadece internet alanında hizmet vermeye
yönelik dijital reklam ajansları kuruldu.
İlancılık da kendi bünyesinde Digital Panzehir
adlı yeni bir ajans kurarak bu değişimin içinde
yerini aldı. Bu oluşumun başında, Barouh
ailesinin üçüncü kuşak reklamcısı İlker
Barouh bulunmaktadır.
Reklam sektörünün hızla değişen ve gelişen
yapısı içinde kendini sürekli yenilemeyi
bilen İlancılık; yerli ve yabancı pek çok
markanın pazarlama iletişimi için kreatif
çözümler üretmeye bugün de başarıyla devam
etmektedir.